Ortognatik Cerrahi ve Yüz Estetiği
Günümüzde ortognatik cerrahi yaptırmayı düşünen hastaların büyük bir bölümü estetik kaygılarla bu kakarı almaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse hastalar aynaya baktıklarında yüzlerinin güzel görünmesini istemektedirler. Ortognatik cerrahi ile orta ve alt yüz bölgelerindeki estetik problemlerin bir kısmı giderilebilmektedir.
Ortognatik cerrahi çok sık kullanılan Le Fort I maksiller osteotomi ve bilateral sagital split mandibular osteotomileri, eğer uygun şekilde planlanır ve uygulanırsa, dramatik estetik sonuçlar verebilir. Klinikte genel olarak karşılaştığımız bazı estetik/fonksiyonel problemleri alt başlıklar halinde inceleyerek, bu senaryolarda ortognatik cerrahi sayesinde yüz estetiğine ne gibi olumlu katkılar sağlayabildiğimize bakalım
Üst çenenin gerekenden fazla geliştiği durumlar:
Maksillanın dik yön büyümesinin fazla olduğu durumlarda hastalarda konveks yüz görüntüsü hakimdir ve nasalabial (burnun dudakla yaptığı açı) açı genişlemiştir. Dikey yönde hastada uzun yüz görüntüsü vardır, bununla birlikte alt yüz yüksekliği artmıştır. Keser görünümü artar, mandibulanın posterior yönde rotasyonuna bağlı olarak çene ucu bir miktar geride konumlanır. Istirahat halinde dudak kapanışı yetersizdir, hasta ancak mental aktiviteyi artırarak dudak kapanışı temin eder.
Üst çenenin yetersiz geliştiği durumlar:
- Üst çene kafa tabanına göre olması gerekenden geride konumlanır veya olması gerekenden daha küçüktür. Bu gibi durumlarda;
- Konkav yüz görüntüsü olur,
- Alt çene normalden daha belirgin gözlenir,Alt çene normalden daha belirgin gözlenir,
- Üst dudak normalden geride konumlanır, buna bağlı olarak alt dudak daha önde gözlenir,
- Kişi güldüğünde üst ön dişleri (keser dişler) yetersiz gözükür, bu durum normalden yaşlı gösterir,
- Orta yüz bölgesi daha basık gözükür, elmacık kemikleri belirgin değildir,
- Göz çevresi sert dokular yetersiz destek sağladığı için göz daha fırlak gözükür.
Alt çenenin aşırı önde konumlanması:
- Alt çenenin aşırı önde olduğu ve/veya üst çenenin geride konumlandığı durumlarda; Çene ucu çok belirginleşir,
- Labiomental kıvrım silikleşir,
- Alt dudak üst dudağa göre daha önce konumlanır,
- Üst dudak silik, hipotonik ve kısa görülür,
- Burun ve göz çevresi görece olarak basık gözükür.
Alt çenenin aşırı geride konumlanması:
- Bu hastalarda alt çenenin geride konumlanırken üst çene normal olabilir veya önde konumlanmış olabilir. Bu gibi durumlarda;
- Çene ucu çok silikleşir,
- Konveks yüz görünümü vardır,
- Alt dudak kıvrık ve dışa dönüktür ve sıklıkla belirgin bir labiomental kıvrım ile kesici dişlerin arkasına sıkışmıştır,
- Alt dudak üst dudağa göre çok geridedir,
- Mandibulanın gonial açıları nispeten kare olma eğilimindedir, Mandibulanın gonial açıları nispeten kare olma eğilimindedir,
- Alt yüz yüksekliği kısa gözükür, hastalarda derin kapanış gözlenebilir,
- Çene ucu boyun arası mesafe kısalmıştır ve genellikle hastalarda gıdı vardır.
İskeletsel ön açık kapanışı olan hastalar:
Açık kapanış okluzyonun anterior bölgede veya lateral bölgelerde temasa gelmemesi anlamına gelmektedir. Belli grup hastalarda iskeletsel yani maksillomandibular kompleks etkilenir ve açık kapanış oluşur. Bazı hastalarda ise iskeletsel yapı etkilenmeksizin açık kapanış alveolar seviyededir.
Açık kapanış birçok yönden bireyin kalitesini etkileyen bir klinik tablodur. Fonksiyonel yönden besinleri kesme işlemi normal yapılamaz, birey besini kesmek için sıklıkla premolar bölgelerine yönlendirir. Bunun yanında konuşma büyük oranda etkilenir. İskeletsel yapının etkilendiği bireylerde fonksiyonel problemlerin yanında estetik problemler de ön plana çıkar. Alt yüz yüksekliği artar. Yüzde çoğu zaman konveks görünüm mevcuttur.
Parmak emme alışkanlığı erken çocukluk döneminde 6 yaşına kadar normal karşılanabilir. Alışkanlık 6 yaşından sonrada devam ederse anterior maksiller ve mandibular dentoalveolar yapının gelişim yetersizliğine bağlı ön açık kapanış ortaya çıkar. Bu tür hastalarda açık kapanış çoğu zaman anterior dentoalveolar bölgede izoledir ve iskeletsel yapı çok etkilenmez. Mandibular plan açısı çoğu zaman normal veya normale yakındır. Bu durum bebeklik yutkunması olan vakalarda da gözlenir. Adölesan dönemden önce bu parafonksiyonel alışkanlıklar engellenirse ön açık kapanış kendiliğinden gerileyebilir.
Dil itimi veya anormal dil hareketleri (yutkunma ve konuşma sırasınada) ön açık kapanışa neden olabilecek faktörlerdendir. Tedavi sonrası bu alışkanlıkların giderilememesi relapsa neden olur. Makroglossi tedavi öncesi iyi değerlendirilmelidir. makroglossi tedavi sonrası relapsa neden olabilir.
Kazanılmış rahatsızlıklar da ön açık kapanışa neden olabilir. Örneğin Juvenil İdiyopatik Artrit otoimmün bir rahatsızlıktır ve büyüme gelişim döneminde en sık gözlenen inflamatuar artrittir. Bu rahatsızlıkta çift taraflı kondiller otoimmün inflamasyon neticesinde deforme olur. Deformasyon sonucu çift taraflı ramus boyu kısalır, mandibula geriye doğru pozizyon alır, posterior erken temas ve ön açık kapanış meydana gelir.
Tedavinin en önemli basamağı malokluzyonun nedeninin doğru teşhisidir. Ön açık kapanışa neden olan faktör elimine edilmezse tedavi sonrası geri dönüşün olabileceği unutulmamalıdır. Öncelikle malokluzyonun hangi anatomik yapıdan kaynaklandığı doğru teşhis edilmelidir.
Solunum probleminin çözümü için iskeletsel sistemin fonksiyonel adaptasyonu neticesinde ön açık kapanış oluşur. Büyüme atılımı öncesi bu problemin çözülmesi rahatsızlığın gerilemesini sağlar. Hava yolu obtrüksiyonu tedavi edilmeden büyüme atılıma girmiş bireyde solunumun rahat yapılabilmesi için önceki bölümde de bahsedildiği gibi mandibular plan açısı artar, maksiller okluzyon açısı azalır. Bimaksiller ortognatik cerrahi öncesi solunum problemine neden olan rahatsızlık tedavi edilmelidir.
Parmak emme, dil itimi gibi alışkanlıklarda tedavi öncesi kontrol altına alınıp sonlandırılmalıdır.
Yüz asimetrileri / çenelerin asimetrik büyümeleri:
Asimetri pskolojik etki açısından birey için çok daha dramatik bir durumdur. Hastaların hayat kaliyesinn düşmesi beklenen bir durumken bu pskolojik yapıya aşağılık kompleksi eklenebilir.
Asimetrinin etiyolojisi incelendiğinde multifaktöryel olduğu görülmektedir. Travma ve tümör (Osteokondrom) dışındaki etkenler dışında en önemli neden büyüme kaynaklı problemlerdir. Bireyin büyüme ve atılım döneminden itibaren zaman içerisinde oluşan asimetri yüzün bir tarafının veya tek taraflı lokalize dokunun daha fazla büyüdüğünü gösterir hastadan alınan anamnezde çoğu zaman küçük yaştan beri bu durumun olduğundan bahsedilir. Bu klinikte çokça karşılaşılan kondiler hiperplazi olarak tanımlanan büyüme anomalisidir.
Fakat bu durumun en önemli ayırıcı tanısı büyüme gelişimin sona erdikten sonra gelişen asimetridir. Bu kondiler hiperplazi tipinin anamnezinde sıklıkla 18-20 yaş sonrası asimetrinin yavaş yavaş oluştuğu belirtilir. Bu klinik tabloda büyüme yeri olan kondil kartilajının sintigrafik değerlendirme ile aktivasyonun gözlenmesi gerekir.
Mandibular hiperplazi ise farklı bir malformasyondur. Klinik olarak kondiler hiperplaziye ek olarak mandibula korpusu özellikle bazal yapısı hiperplaziktir. Bu malformasyon da zaman çerisinde büyüme ve gelişim atılımı ile yavaş bir şekilde oluşur.
Daha akut büyümeler bir tümöral durumun varlığına işarettir. Kondil bölgesinde malformasyona neden olan en sık patoloji osteokondromdur. Radyolojik olarak kondilden mantar şeklinde büyüyen bir yapı olarak görülür. Gerek osteokondromun gerekse malin tümörlerin (Osteosarkom, kondrosarkom) yol açtığı malformasyonlar daha hızlı gelişir ve dentisyonun bu deiğişime adapte olamadığı görülür.
Özellikle büyüme atılım ile başlayan kondiler hiperplazilerde hemifasial hiperplazi gözleneblir. Hiperplazik tarafta orbita, maksilla ve çevresel yumuşak dokularda daha fazla gelişir. Bu klinik tüm vakalarda görülmeyebilir ve sadece kondil kaynaklı olabilir.